Diyetisyen M.Fırat DEMİR


STRESTEN KURTULMANIN YOLU ANTİOKSİDANLARDAN GEÇİYOR

Diyetisyen M.Fırat DEMİR


Diyetisyen M.Fırat DEMİR

Konuya girmeden önce bütün saygıdeğer öğretmenlerimin ve öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler günü kutlu olsun.

‘’ HIZLI DEĞİL, SAĞLIKLI KİLO VERİYORUZ ve SAĞLIKLI KİLOMUZA ULAŞIYORUZ. UNUTMAYIN Kİ HIZ FELAKETTİR.’’

Stres, belirli uyarılar veren bir reaksiyonu ifade eder. Stres, çoğu modern toplumda yaygın bir sorundur. Stres daha fazla fizyolojik talep yaratır. Sağlıksız beslenme düzenleri artan düzeyde stresle sonuçlanır. Uzun süreli stres vücudun metabolik ihtiyaçlarını artırır ve başka birçok değişikliğe neden olur. Besin eksikliğinde daha da kötüleştirebilir.

Stres 3 aşamada gerçekleşir. Bunlar;

İlki, başlangıçtaki alarm durumudur, bu adrenalin artışı anlamına gelmektedir. İkinci aşama, vücudun sorunla başa çıkmak için kurduğu kısa süreli bir direnç mekanizmasıdır. Son aşama, yorgunluk aşaması, vücudun tükenme hali. Eğer bu durum düzeltilmez ise, stres uzun sürebilir. Kalp sorunları, yüksek tansiyon, bağışıklık dahil olmak üzere vücuda zarar verebilir. Sistem problemleri (enfeksiyon ve alerjiler), cilt problemleri (akne, kaşıntı) döküntüler, sedef hastalığı ve egzama), ağrı (boyun, omuz ve sırt), diyabet ve kısırlık. Stresin vücudun farklı sistemlerini nasıl etkilediği aşağıda görelim.

Kas İskelet Sistemi

Kaslar uzun süre gerilirse, vücudun diğer reaksiyonları strese bağlı rahatsızlıkları teşvik eder. Gerginlik, baş ağrısı ve migren kronik kas gerginliği gibi.

Solunum sistemi

Stres nefes almayı zorlaştırabilir. Astımı veya kronik obstrüktif hastalığı olanlar için, yeterli miktarda oksijen almak zorlaşabilir.

Kardiyovasküler

Tekrarlayan akut stres ve kronik stres, özellikle koroner arterlerde, kan dolaşımı enfeksiyonuna (septisemiye) neden olabilir. Ayrıca yapılan bazı araştırmalar sonucunda bir kişinin strese cevap verme şeklinin kolesterol seviyelerini değiştirebileceği gösterilmiştir.

Endokrin

Stres, hipotalamusun hipofiz bezine ve otonom sinir sistemine, stres hormonları epinefrin ve kortizol salgılaması için nasıl sinyal verdiğini etkiler. Hipotalamus, kortizol üretmek için adrenal bez korteksini ve epinefrin üretmek için adrenal medullayı uyarır. Bu vücuda tehlikeden kaçmak için enerji verir. Bu durumda kısacası vücut stresle mücadele etmektedir.

Sinir sistemi

Sempatik sinir sistemi fiziksel reaksiyonları tetiklemeye devam ettikçe, vücutta aşınma ve yıpranmaya neden olur. Aşırı aktivasyon, nörotransmitterler, peptitler, kofaktörler ve diğer arabulucular sistemini tüketir ve ayrıca reseptör tepkisini de değiştirir.

Stres Durumunda Tüketmemiz Gereken Besinler Nelerdir ?

1. Çeşitli Renkli Yiyecekler Tüketin

Renkler ve yoğunluğu, çeşitli fitokimyasal (pigmentler) ve konsantrasyonları için bir rehberdir. Meyve ve sebzelerde mavi / mor renk, hücrelerin zarar görmesini önleyen güçlü antioksidanlar olarak işlev gören antosiyaninler adı verilen doğal bitkisel fitokimyasalların varlığını ortaya koymaktadır. Genel anlamda, renk ne kadar koyu olursa fitokimyasal konsantrasyonun o kadar yüksek olduğu anlamına gelir. Antosiyaninlerin sağlıklı tansiyonun desteklenmesinde, kan pıhtı oluşumlarının önlenmesinde, hafıza fonksiyonunun iyileştirilmesinde ve kanser riskinin azaltılmasında rol oynar. Mavi / mor meyve ve sebzelerde kısa süreli hafıza kaybını önlemeye yardımcı olur ve hatta bakterilerin idrar yolunun epiteline yapışmasını önleyerek üriner enfeksiyonları önlemektedir. Yeşil renkli gıdalarda bulunan bir fitokimyasal olan lutein göz sağlığı için önemlidir. Lutein, katarakta yakalanma riskini azaltmak için zeaksantin (mısır, kırmızı biber ve üzümlerde bulunur) ile çalışır. Likopen, domates, karpuz ve pembe üzüm meyvesi gibi bitkilerde bulunan güçlü bir antioksidandır. Antosiyanin, çilek, ahududu ve kırmızı üzüm gibi meyvelerde bulunur ve güçlü bir antioksidandır. Meyve ve sebzelerin tüketiminde bunlara dikkat edelim.

2. Antioksidan İçeren Yiyecekleri yiyin

Antioksidanlar çoğunlukla meyve ve sebzelerde bulunur. Burada meyve ve sebzelere tekrardan vurgu yapıyoruz. Çoğu fitokimyasalın antioksidan aktiviteye sahip olduğu bilinmektedir. Serbest radikaller, anormal elektronlu oksijen molekülleridir. Metabolik olarak konuşursak, bu dengesiz elektronik konfigürasyon şunlara zarar verir: hücre zarları, DNA, RNA ve mitokondri. Serbest radikaller, hücresel ve tekel seviyedeki vücudun bütünlüğü için tehlikelidir. Kanser ve kalp hastalığının gelişimi ve diğer hastalıklar ile ilişkilendirilmiştir. Antioksidanlar serbest radikalleri yok eder. 4 ana antioksidan olan: karotenler (A vitamini öncüsü) C vitamini, E vitamini ve mineral olarak, selenyumdur.

3. Organik Yiyecekleri Seçin ( Mümkün Olduğunda.)

En basit ifadeyle, bazı mevcut gıdalar kimyasallarla doludur bunlar: sentetik gübreler, pestisitler, herbisitler ve fungisitler olabilmektedir. Organik gıdalar büyük oranda yükünüzü azaltacaktır.

4. Bitki ve Çeşitli Baharatlar Tüketmeye Özen Gösterin.

Yemek pişirirken veya salata hazırlarken taze baharatlar ve bitkiler kullanın. Biberiye, kekik, adaçayı, kişniş, kekik, sarımsak vb . Bu baharatlar ve şifalı bitkiler sadece lezzet için değil, sağlığınız içinde önemli bir yer kaplamaktadır. Yararları (bitkilerin uçucu yağları bağışıklık sistemini güçlendirir ve antimikrobiyal ve diğer faydalı özellikler barındırmaktadır.). Bu bitkilerin yaprakları, gövdeleri ve kökleri bioflavonoidler ve antioksidanlar gibi fitokimyasallar

içerir. Bir kaç tane örnek vermek gerekirse ve maddi durumunuzda el veriyor ise bağışıklık sistemini güçlendirdiği bilinen mantarlar (şitaki, maitake ve reishi) tüketebilirsiniz.

5. Lif / Posalı Besinler

Meyvelerde, sebzelerde, tahıllarda ve baklagillerde bulunur (örneğin bezelye, fasulye, ve mercimek). Bunlar sindirilemeyen karmaşık karbonhidratlardır. Dünya Sağlık Örgütü günde 30 ila 40 gram lif/posa tüketmeyi önermektedir.

Kısacası

Vücut gergin olduğunda ve strese girildiği andan itibaren, Yağlı ve şekeri yüksek yiyecekler ister. Bunlar kaçınılması gereken besinlerdir, çünkü yalnızca küçük bir enerji patlaması bu uzun yorgunluk döneminde stresin aşamasını yükseltecektir. Öte yandan, taze meyvelerden zengin, yüksek lifli bir beslenme, fındık ve kepekli tahıllar uzun bir süre boyunca daha fazla iştah tatmini sağlar. İşlenmiş, yüksek yağlı ve yüksek şekerli atıştırmalıklardan daha fazla tok kalmanızı sağlar. Ama daha da önemlisi, abur cuburların taze, yüksek lifli bitkisel besinler ile yer değiştirmesi durumunda tokluk ve sağlığımızın olumlu yönde etkileneceği unutulmamalıdır. Daha fazla miktarda A, B6 ve C vitamini ve B grubu vitaminleri (niasin, tiamin, riboflavin, folat.) magnezyum, kalsiyum ve fosfor gibi besin bileşenleri sağlıklı dengeli beslenme ile stresten korunmanızı sağlayacaktır.

‘’BAŞARI ZAMAN İSTER, KALİTEYİ DOĞURUR.’’

Esenlikler Dilerim.