Prof. Dr. Mehmet Teyfur Türkiye’de sosyal ve psikolojik yönüyle yüksek öğretim gençliği adlı konuda IC vakfı konferans Salonu’nda üniversite öğrencileri ile söyleşi yaptı. Teyfur söyleşi de Türkiye’deki yükseköğretim gençliğinin toplumsal ve bireysel düzeyde bir çok sosyal ve psikolojik faktörlerden etkilendiğini belirtti. Teyfur konuşmasının devamında şu konulara vurgu yaptı.
2022-2023 eğitim öğretim yılında toplam 6.950.142 öğrencinin 6.204.078’i devlet üniversitelerinde, 735.433’ü vakıf üniversitelerinde, 10.631’i vakıf meslek yüksekokullarında öğrenim görüyor. 2021-2022 akademik yılında yükseköğretim kurumlarından mezun olan sayısı toplam 903.673 kişi olarak belirlendi. Diploma alanlardan 773.325’i devlet üniversitelerinden, 127.957’si vakıf üniversitelerinden, 2.391’i vakıf meslek yüksekokullarından mezun oldu.
2022-2023 eğitim öğretim yılında toplam 184.566 öğretim elemanının 154.981’i devlet üniversitelerinde, 29.338’i vakıf üniversitelerinde, 247’si vakıf meslek yüksekokullarında bulunuyor. Öğretim elemanlarının 34.280’i profesör, 22.462’si doçent, 44.216’sı doktor öğretim üyesi, 37.039’u öğretim görevlisi ve 46.569'u araştırma görevlisi olarak görev yapıyor.
Türkiye'deki yüksek öğrenim gençliği, toplumsal ve bireysel düzeyde birçok psikolojik faktörün etkisi altındadır. Gençlerin üniversite yaşamı, bir yandan eğitim süreçleri, bir yandan da psikolojik gelişim açısından önemli bir dönemeçtir.
Üniversite dönemi, gençlerin kimliklerini pekiştirdikleri, toplumsal rolleri benimsedikleri ve bağımsızlıklarını kazandıkları bir süreçtir. Ancak bu süreç aynı zamanda yoğun bir stres, belirsizlik ve kimlik karmaşasıyla da karakterizedir.
Kimlik Gelişimi ve Sosyal Roller
Üniversiteye yeni başlayan bir genç, ailesinden ve ev çevresinden ayrılarak yeni bir çevreye adım atar. Bu durum, özellikle kimlik gelişimi açısından önemli bir aşamadır. Gençler, üniversite yaşamında hem akademik hem de sosyal rolleriyle tanışır ve kendi kimliklerini daha belirgin bir şekilde oluştururlar.
Stres ve Kaygı Düzeyleri:
Üniversite gençliği, özellikle sınav dönemlerinde ciddi stres ve kaygı sorunları yaşayabilmektedir. Türkiye'deki üniversite sınavlarının zorlukları ve gençlerin geleceğe dair belirsizlikleri, bu kaygıları tetiklemektedir. Ayrıca, üniversiteye başlamakla birlikte gelen ekonomik zorluklar ve ailevi baskılar da gençlerin stres düzeylerini artırmaktadır.
Sosyo-Ekonomik Faktörlerin Psikolojik Etkisi
Türkiye'de sosyo-ekonomik durum, üniversite öğrencilerinin yaşam kalitesi üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. Ekonomik sıkıntılar, öğrencilerin psikolojik sağlığı üzerinde negatif etkiler yaratabilir. Ayrıca, sosyo-ekonomik düzeyin düşük olduğu ailelerden gelen öğrenciler, üniversite hayatında daha fazla zorlukla karşılaşabilirler.
Üniversite Gençliğinin Karşılaştığı Psikolojik Zorluklar
Üniversite öğrencileri, akademik ve sosyal baskıların yanı sıra, kişisel gelişim ve ailevi sorunlarla da baş etmek zorundadırlar. Bu dönemde karşılaşılan psikolojik zorluklar, genellikle aşağıdaki başlıklar altında toplanabilir.
Kimlik Bunalımı: Üniversiteye adım atan öğrenciler, kimliklerini bulma yolunda birçok içsel çatışma yaşarlar. Özellikle ailelerinin beklentileri ile kendi arzuları arasındaki dengeyi bulmakta zorluk çekerler.
Sosyal Uyum Sorunları: Farklı şehirlerden gelen ve farklı kültürel altyapılara sahip öğrenciler, yeni bir çevreye uyum sağlamakta güçlük çekebilirler. Sosyal izolasyon ve yalnızlık, psikolojik sorunların başlıca sebepler
Finansal Zorluklar: Ekonomik kaygılar, öğrencilerin hem akademik başarılarını hem de psikolojik sağlıklarını olumsuz etkileyebilir. Burs, kredi ve part-time işler gibi ekonomik destekler bu noktada önemli bir yer tutar
Gelecek Kaygısı: Üniversite mezuniyeti sonrası iş bulma belirsizliği, mezuniyet aşamasındaki öğrencilerde yoğun bir kaygıya yol açar
Üniversiteler, öğrencilere psikolojik destek hizmetleri sunarak, bu zorluklarla başa çıkmalarına yardımcı olabilir. Ayrıca, aileler ve toplum da, gençlerin gelişim süreçlerini daha iyi anlayarak onlara gerekli desteği sağlamak adına daha bilinçli bir yaklaşım sergilemelidir. Psikolojik yardım, rehberlik hizmetleri ve sosyal destek ağları, gençlerin üniversite yaşamını daha sağlıklı bir şekilde geçirmelerini sağlamak için kritik öneme sahiptir. Üniversite gençliğine yönelik yapılacak bu tür destekler, toplumsal gelişim için de büyük bir katkı sağlayacaktır
Türkiye'deki yüksek öğrenim gören gençliğin sosyal yönleri Özellikle gençlerin eğitim düzeyleri, sosyoekonomik durumları, kültürel ve sosyal etkileşimleri ile toplumsal cinsiyet rolleri gibi faktörler ekseninde odaklanmaktadır.
Türkiye’de Yüksek Öğrenim Gençliğinin Demografik Yapısı
Yüksek öğrenim gençliği, üniversiteye devam eden bireylerden oluşur ve bu gruptaki öğrencilerin demografik özellikleri, toplumsal yapıyı yansıtan önemli veriler sunar. Türkiye’de üniversiteye devam eden öğrenci sayısı son yıllarda artış göstermektedir. Üniversiteye erişimin kolaylaşması, daha fazla gencin yüksek öğrenime yönelmesine olanak tanımaktadır.
Sosyoekonomik Durum ve Yüksek Öğrenim
Sosyoekonomik durum, bir öğrencinin eğitimine olan erişimini ve akademik başarısını doğrudan etkileyen önemli bir faktördür. Türkiye’de özellikle kırsal alanlardan gelen öğrenciler için üniversite eğitimi bir fırsat olsa da, ekonomik zorluklar bazı öğrencilerin eğitimlerini sürdürebilmesini engelleyebilmektedir.
Yüksek Öğrenim Gençliğinin Kültürel ve Sosyal Etkileşimleri
Yüksek öğrenim gören gençler, üniversite ortamında farklı kültürel ve sosyal gruplarla etkileşimde bulunurlar. Bu etkileşim, onların dünya görüşlerini şekillendirir ve toplumsal katılım seviyelerini artırır. Üniversiteler, öğrencilere çok kültürlü bir ortamda sosyalleşme ve kendilerini ifade etme imkanı tanır.
Üniversitelerdeki sosyal ve kültürel etkileşimler, öğrencilerin toplumsal duyarlılıklarını ve katılımlarını artırarak, daha bilinçli bir toplumun temellerini atmaktadır. Ancak, üniversite eğitimindeki eşitsizliklerin ortadan kaldırılması ve her öğrenciye eşit fırsatlar sunulması için daha fazla politika ve destek önlemleri gerekmektedir.